Mânevî Özgürlük Üzerine
İstiklâl ve özgürlüğün bir diğer türü de mânevî özgürlüktür. Nebevî mekteple, beşeri ekoller arasındaki fark buradadır. Peygamberler geldiler ki, içtimâî/sosyal özgürlüğün yanında mânevî özgürlük de versinler. Ve mânevî özgürlük, diğer her şeyden önemlidir. Mukaddes olan sadece toplumsal özgürlük değildir. Mânevi Özgürlük de mukaddestir.
Ve mânevi Özgürlük olmadan, toplumsal özgürlük müyesser olamaz, uygulanamaz. Ve budur günümüz insanlığının en büyük sorunu. Ki; insanlar toplumsal özgürlüğü elde etmeyi umuyor, ama mânevi özgürlüğün ardına düşmüyor. Düşmüyor yani düşemiyor aslında. Buna gücü yok. Çünkü, mânevi özgürlük nübüvvet yoluyla elde edilir ancak. Din, iman, semâvî kitaplar ve peygamberler yoluyla. Bu yoldan başkasıyla elde edilemez.
Peki, mânevi özgürlük nedir? Mânevi özgürlük şöyledir ki; insan mürekkep bir varlıktır. İnsanın farklı güçleri ve ihtiyaçları vardır. İnsanın şehveti vardır. İnsanın gazabı (öfkesi) vardır. İnsanın hırsı vardır. İnsanın tamâhı vardır. İnsanın tutkusu vardır. İnsanın benliğinde yüzlerce kuvve vardır. Buna mukabil; insanın aklı vardır. İnsanın fıtratı vardır. İnsanın ahlâki vicdanı vardır. İnsan, ma’nâ, bâtınî ve rûhî açıdan mümkündür ki özgür bir insan olsun ya da esir ve köle birisi olsun. Yani, mümkündür ki, insan, hırsının kulu ve esiri, şehvetinin esiri, öfkesinin esiri, tutkusunun esiri olsun. Ya da, mümkündür ki, tüm bunlardan özgür olsun.
فاش میگویم و از گفته خود دلشادم
بنده عشقم و از هر دو جهان آزادم
İtiraf ediyorum açıkça ve söylediğim için dilşâdım,
Aşk(ım)ın kölesiyim ben, her iki cihandan da özgürüm. 1
Mümkündür ki, insan, gerçekten toplumsal özgürlük isteyişi açısından yiğittir; zillete boyun eğmiyor, güçlere ödün vermiyor, cemiyet içinde kendi özgürlüğünü koruyor. Ahlâk ve mâneviyat açısından da kendi özgürlüğünü korusun. Yâni vicdanı, ahlâkı ve fıtratı özgür olsun. Bu özgürlük, dini literatürde NEFİS TEZKİYESİ 2 ve TAKVÂ 3 olarak bilinir. TAKVÂ!
Acaba mümkün müdür ki, insanın içtimâî özgürlüğü olsun ama mânevî özgürlüğü olmasın?! Yani mümkün mü ki, insan, şehvet ve öfkesinin esiri olsun, tamâhının esiri olsun. Aynı zamanda diğer insanların özgürlüklerine ihtiram etsin? Asla!! Ama, bugün diyorlar ki, ‘evet mümkün’. Yani, dil ile ‘evet’ demiyorlar. Ama amel ile ‘evet’ diyorlar. Amelen istiyorlar ki, insan, hırsının, şehvetinin ve öfkesinin kölesi olsun, nefs-i emmâresinin esiri olsun, ve böyle, kendi (hevesleri)nin kölesi bir insanın, toplumsal özgürlüğe saygı duymasını istiyorlar. İşte bu, günümüz insanlığının karşı karşıya olduğu en büyük tezât ve çelişkilerden birisidir.
Şehid Ayetullah Murtaza Mutahhari’nin bir sohbetinden
- Hâfız-ı Şirazi ↩︎
- Bkz. Nefis Tezkiyesi, İmam Humeyni, Önsöz Yayıncılık ↩︎
- Bkz. Cihad-ı Ekber, İmam Humeyni, İhsan Yayınları ↩︎